Tevfikcan Çifçi
TevfikcanÇifçi
KosanKirpi
Link Takas İçin:Cantrgg@hotmail.com

KoşanKirpi | Yardım Platformu

SiirKosesi

Aldanma Cahilin Kuru Lafına

Aldanma cahilin kuru lafına
Kültürsüz insanın kulu yalandır
Hükmetse dünyanın her tarafına
Arzusu hedefi yolu yalandır

Kar suyundan süzen ceşme göl olmaz
Gül dikende biter diken gül olmaz
Diz diz eden her sineğin bal'olmaz
Peteksiz arının balı yalandır

İnsan bir deryadır ilimle mahir
İlimsiz insanın şöhreti zahir
Cahilden iyilik beklenmez ahir
İşleği ameli hali yalandır

Cahil okur amma alim olamaz
Kamilik ilmini herkes bilemez
Veysel bu sözlerin halka yaramaz
Sonra sana derler deli yalandır

Ala Gözlü Benli Dilber

Ala gözlü benli dilber 
Bir gün gelsen bize doğru 
Seni sevdim can u dilden 
Çekme kendini naza doğru 

Ne pervam var ne de perdem 
Sanma beni hali bir dem 
Söyler seni teller her dem
Kulak versen saza doğru

Aşıka zülfükar isen
Gülsen de güle zar isen
Hakikatli bir yar isen
Ben geleyim size doğru

Gönülleri bir edelim
Gayrileri biz nidelim
İkimiz de bir gidelim
Yürüyelim ize doğru

Bir gün için feryadı zar
Bülbül eder her dem seher
Aç sinemi gel gör ne var
Arttı derdim yüze doğru

Kafi derdim bir derd katma
Veysel'i yabana atma
Kerem eyle çok uzatma
Kavuşalım yaza doğru.

Ben-Bend-Bende

Sermayemiz sabırdır diye durup bekledik
Günün ucundan tutup asırlara ekledik
Sükût sardı etrafı ümit yok mu o yandan
Yine de vazgeçemem ayırtılsam bu candan
Her sabah yeni baştan başlarım ümit ile
Bu sevdanın uğruna çekerim her tür çile

Uyku yoksulu beden mekân tutsa geceyi
Yüreğin yangınından ateş sarsa bacayı
Razıyım bu sevdanın her türlü diyetine
Muradımız vuslattır tek sevdada kalalım

Bitti mi sanıyorsun sana olan özlemi
Çektiğimin beyanı üç beş satır sözle mi?
Anlatılır mı sandın hasretimin acısı
Artarak çoğalmakta bende firkat sancısı
Kurudu göz pınarım artık yaş da çıkmıyor
Hala yol gözlemekten usanmıyor bıkmıyor
Ne çare o cihetten yok bir müjde eseri
Ay yüzünü gördüğüm ta o ilk günden beri
Her şeyimle yöneldim kutlu aşk cihetine
Muradımız vuslattır yahut helak olalım

Ah ederim derinden saklarım giryanımı
Feda olsun cümle can ayırmam bir yanımı
Bir uzansan değecek mesafede mahrumum
Arkamızda Kafdağı önümüzde uçurum
Varmış gibi geçmekte günler senden bihaber
Çaresizce beklerim perişan ve derbeder
Hiç mi şafak ağarmaz hiç mi doğmaz bu güneş
Dışım buz tuttu donar içimde yanar ateş
Gayrı yeter ey gönül bu zulüm burda bitsin
Bırak bunun peşini nereye giden gitsin
Mademki belli değil o yârin niyeti ne?
Muradımız bittiyse öleceksek ölelim.

Su Kasidesi

Der Na’t-i Hazret-i Nebevi

Saçma ey göz eşkten gönlümdeki odlare su
Kim bu denli tutuşan odlare kılmaz çare su

Âb-gûndur günbed-i devvar rengi bilmezem
Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvare su

Zevk-i tiğinden aceb yok olsa gönlüm çak çak
Kim mürur ilen bırakır rahneler divare su

Suya versin bağ-ban gül-zarı zahmet çekmesin
Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gül-zare su

Ohşadabilmez gubarını muhharir hattına
Hame tek bakmaktan inse gözlerine kare su

Arızın yadiyhle nem-nak olsa müjganım nola
Zayi olmaz gül temennasiyle vermek hare su

Hayret ilen parmağın dişler kim etse istima
Parmağından verdiği şiddet günü Ensar’e su

Eylemiş her katreden bin bahr-i rahmet mevc-hiz
El sunup urgaç vuzu için gül-i ruhsare su

Hâk-i payine yetem der ömrlerdir muttasil
Başini taştan taşa urup gezer avare su

Zerre zerre hâk-i der-gâhina ister sala nûr
Dönmez ol der-gâhtan ger olsa pâre pâre su

Zikr-i na’tin virdini derman bilir ehl-i hatâ
Eyle kim def’-i humar için içer mey-hâre su

Yâ Habibu’llah yâ hayru’l-beşer müştâkinim
Eyle kim leb-teşneler yanip diler hemvâre su

Sensin ol bahr-i keramet kim şeb-i Mirâc’da
Şeb-nem-i feyzin yetirmiş sâbit ü seyyâre su

Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânıma
Var ümîdim ebr-i ihsânın sepe ol nâre su

Yümn-i na’tinden güher olmuş Fuzûli sözleri
Ebr-i nîsandan dönen tek lü’lü-i şeh-vâre su

Hâb-i gafletten olan bîdâr olanda rûz-ı haşr
Hâb-ı hasretten dökende dîde-i bîdâre su

Umduğum oldur ki Rûz-i Haşr mahrûm olmayam
Çeşme-i vaslın vere ben teşne-i dîdâre su

Gam günü etme dil-i bîmârdan tiğin diriğ
Hayrdır vermek karanu gecede bîmâre su

İste peykânın gönül hecrinde şevkim sâkin et
Susuzum bir kez bu sahrâda benim’çün ara su

Ben lebin müştâkiyim zühhâd kevser tâlibi
Nitekim meste mey içmek hoş gelir huş-yâre su

Ravza-i kûyuna her dem durmayıp eyler güzâr
Aşık olmuş gâliba ol serv-i hoş-reftare su

Su yolun ol kûydan toprağ olup tutsam gerek
Çün rakîbimdir dahi ol kûya koyman vâre su

Dest-busı arzusiyle ger ölsem dostlar
Kûze eylen toprağım sunun anınla yâre su

İçmek ister bölübülün kanın meger bir reng ile
Gül budağının mizâcına gire kurtare su

Tînet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
İktida kılmış tarîk-i Ahmed-i Muhtâr’e su

Seyyid-i nev’-i beşer deryâ-yi dürr-i istifâ
Kim sepiptir mu’cizâtı âteş-i eşrâre su

Kılmak için tâze gül-zâr-i nübüvvet revnâkın
Mu’cizinden eylemiş izhâr seng-i hâre su

Mu’cizi bir bahr-i bî-pâyân imiş âlemde kim
Yetmiş andan bin bin âteş-hâne-i küffâre su

Hoşgeldin!

   Esrarlı bir camın ardında olan
   Yepyeni bir dünya aklımı çeldi
   Bundan daha gerçek olamaz yalan
   Adı var kendi yok bir güzel geldi

Hoş geldin!
Yedi renge boyadın ufuktaki karayı
Güneş ülkesinden olmalı yükün
Tavan arasından sızıp, incecik
Sonra büyüyerek sardın burayı
Belli oldu mülkümdeki köhnelik
Açığa çıktı gönlümün tozlanmışlığı
İn-cin top oynar ya salonlarında
Sükûnet ağırlayan gönlüm sarayı
Seni konuk edecek artık
Umulmadık misafirdin
Hoş geldin!

   Hayal mi, gerçek mi anlaması zor
   Orda biliyorum, hemen yakında
   Belki yutar beni, bu bir anafor
   Ve bir haz bırakır sonra ardında

Hoş geldin!
Kucağında bir yığın çiçek
Üstüne sinmiş elhak, mis gibi kokuyorsun
Meylediyorum o yana doğru
Cezbediyor beni bu esrarlı buğu
Başımdan bir sevda mı geçecek
Bu zafiyeti gözlerimden mi okuyorsun
Onardı usarelerin gönül kırıklarımı
Nasıl yetişiyorsa o maharetli eller
Gönül tezgâhına aşk dokuyorsun
Hayret, nasıl becerdin
Hoş geldin!

   Dağın arkasından ay doğar gibi
   Gizeme sarınmış güzel manzara
   Ey bu resmin bilinmeyen sahibi
   Beni yanına al, koyma kenara

Hoş geldin!
Elinde nadide bir fırça
Boyamaktasın usul usul ve renk renk
Kararmış duvarlarını gönlümün
Sözcükler uçuşuyor pırıltılarla
Kalkıyor ufku kapatan yeisden kepenk
Çok yakında can atarım
Yüreğimi ayaklarına sermeye
Ve başlar hüzünle, yeniden bir cenk
Belki de beklediğim ihtiyat sendin
Ne iyi ettin de geldin
Sevgiden muştu getirdin
Yaşantıma renk verdin
Ab-ı hayat içirdin
Hoş geldin canım,
Hoş geldin!

Haydi Başla!

Sen orada, bir yerlerde
Bana yakın, bana uzak
Yaşıyorsun hayatını
Adım adım, kucak kucak

Aklımın düz durmadığı
Gönlün boyun burmadığı
Ayağımın varmadığı
Duygularım salkım saçak

Bilinmezin berisinde
Ne gördün ki gerisinde
Şehrin batı yarısında
Yağmur yağar, mevsim kurak

Ay doğduğu gecelerde
Şiirlerde, hecelerde
Bilinmeyen nicelerde
Kuruyorsun bana tuzak

Hâlâ anlamadın beni
Ne eskiyim, ne de yeni
Görmesek de biz dikeni
Gülleri koparmak yasak

Azar azar versen bile
Sana rahmet, bana çile
Ne oyun var, ne de hile
Her şey açık, hepsi berrak

Tamam, artık bu son fasıl
Nasıl istiyorsun, nasıl
Madem sizde böyle usul
Hadi başla, buyur ortak!


Hürriyet Sevdası

Düşmanından, esaretin derdinden
Koçyiğitler göç eyledi yurdundan
Ağladılar hürriyetin ardından
Ya rab! Hürriyeti geri ver bize

Uzanmış yurduma düşman elleri
Gülşenimde kanattı hep gülleri
Dönmüş harabeye güzel illeri
Ya rab! Hürriyeti geri ver bize

Düşman ili sardı, yolu bağladı
Esaret derdinden herkes ağladı
Hürriyet hürriyet deyip çağladı
Ya rab! Hürriyeti geri ver bize

Hürriyet sevdası sardı başımı
Ben yabana atamam ki eşimi
Görün hey âlemler, görün na'şımı
Ya rab! Hürriyeti geri ver bize.

Sınırsız

Artık seni çok seviyorum demek istemiyorum,
çok sevmenin sınırı olsa gerek.
Sınırsız bir sevginin çoğu olmaz.
Doyumsuz tatlar gibisin sen.
Tadına doyum olmaz.
Hatırlar mısın seni yeni tanıdığım yıllarda,
sevginin tarifini sorardın.
Yani beni biraz uçarı görüp
seni bırakmamdan korkardın.
Şimdi anladın sanırım;
sevdikçe büyüyen, büyüdükçe sevilen
güzelliğin sen olduğunu.

Otuz yıl sonra hala sınırı çizilmemiş
tadı hâlâ doyumsuz,
hâlâ çoklara sığdıramadığım,
hâlâ tarifini yapamadığım,
örneksiz kadınım.

Tanrı huriler vaat etmiş cennette erkeklere.
Sanırım eşlerini sevmeyenler içindir.
Ya da bir ömrü karısıyla geçiren erkeğin
bıkacağını düşünmüş olmalı.
Tanrı benim için bir ayrıcalık yapmış
Hurilerdeki güzelliklerden seni yaratmış.

Çanakkale

Bir tarih ki;
Azmin ve iradenin abideleştiği yer
Bir tarih ki;
İnanmışlığın devasa silahları
ezip geçtiği yer
Bir tarih ki;
Gencecik fidanların sapır sapır
toprağa düştüğü yer
Bir tarih ki;
Baştan sona al kanlarla sulanan
yer
Bir tarih ki;
Kendi arkadaşını kurtarmak
bir tarafa, feryat eden yaralı düşman
askerini bile kurtarabilmek için, kendini
ateş hattına atabilecek kadar asil ruhlu
kahramanların, destanların destanını
yazdığı yer
Bir tarih ki;
Gez gez, gezmeye doyum olmaz
Bir tarih ki;
Yaz yaz, yazmaya kalem yetmez
Bir tarih ki;
Anlat anlat anlatmayla bitmez...

Ankara Ağladı 

Çok önceden arkadaş oldu yağmur seninle!
Senin kokunu toprağın kahvesine yağdı!
Sonra sokaklar sen koktu, adın koktu!
Ve bu öyle çelişkili bir düzen oldu ki
Ankara'nın en eski paltolarına
En ucuz kazaklarına işlemez oldu soğuk rüzgârlar
Hep saklandı utangaç kalplerde sevilen isimler
Sonra haksızlığa bile tahammül etti vakur güneş!
Mesela Kızılay meydanında soğuk ve yalancı çay satanlar
Karanfil kokmayan ama yine de adı karanfil olan sokaklar
İnanmadı bu sebeplere!
Sahte sevdasını,
Masum ve saf bir delikanlıya aşılayan
Sonra en çok sevilen yanlarını alıp kaçan bir soğuk esti.
Suçunu kabul etmediği gibi
Vicdana da önem vermeyen alçakgönüllü kibirdi.
Umarsız ama yine de kalbinde haklı bir sebep duygusu saklayan
Bir ihanet, bir sadakat ve bir de...

Her hangi bir siyasi partinin peşinden koşan ümitlerden
Sonunu düşünmediği günahlara giren âşıklardandım ben.
Rahmetin olmadığı yerdeydim,
Sana geldim, ellerini öpmeye, koklamaya geldim.
Şimdi gözlerimde sakladığım sebepsiz sevda yarası
Sonra sen çok uzaklardasın, taa oralarda...
Çabuk denen şeyler, çabuk geçmez Ankara'da
Hiçbir şey yakışmaz sen olmazsan bu şehre
O beyazlık barudî caddelerini örtmeye yetmez.
Ve yine aynı saatlerde sen yoksun
İnadına,
Merkezi muhitlerin tam göbeğine tezgâh atan
Kitapçılar, pilavcılar, üçkâğıtçılar var bu şehirde...

2
Yalnızlığı konuşmayı istiyorum şimdi.
Sızıların olmadığı ellerime acıları öğretmeni
Her insanın kendisine ayıracak haklı bir yalnızlığını
Ve her zaman olması gerektiği gibi olmayacağını hayatın
Bazen düşmeyi
Düştüğün yerde ölmenin de asaletli olduğunu
Gücün bitince dönmeyi!
Sonra her yıkılışın arkasından
Bir nefesi, bir ümidi öldürmemeyi
Evet, sana ait olan tüm şeylerin bile sahte olduğunu
Hep kazananların kirli sırlarında buluyorum.

Sen esaret bırakıp gittiğin gönüllere
Özgürlük kadar hâkim olduğun bir tavırla gülümse.
Hiç görülmemiş okyanusların
Keşfedilmemiş renklerin
Abisliğini, çirkinliğini
Ve ümitlerin insana,
hele ki bekleyenlere acı verdiğini
hepsini,
Hepsini inkar etsene!

Anne-Baba ihtarlarının çocuklara yüklediği asılsız korku
Gönüllerinde sakladığı küçük ama değerli sevdalarına bedel oldu
O da sevilir mi ki?
Sen daha iyisine layıksın retoriği ile yıkanan beyinlerdeki kiri
Ölümüne seven dürüst delikanlılar temizlemedi.
Bir amcaoğluna, bir dayıkızına,
Kara gözüne değil ama kara parasına
Haksız ama olsun saygı kelimesiyle yâre edilen genç yürekler.
Ayrılığın tarafsız bir zaman süreciyle geçmeyeceğini,
Ah canım!!
hiç ayrılık hak ettiği kadarını alıp gider mi?
Ve bu zahmet Ankara'da?
Henüz üşümeden siyah caddelerinde
İnce küfürlerini yüzüne çarpmadan rüzgarına
Sonra bu yalnızlığı sana çok gören güzel kadınların
Hayran hayran baktığı suratına
Ah!!! Canımın canı da baksa, demeden!
Ayrılık geçer mi?
Ömür de biter mi?
Diyeceğimi, hepsini dedim.
Bir kişi için tüm umutlardan,
Sevdiğinin teninden daha beyaz bir gelecekten
Sevmekten ve ümit etmekten vazgeçen
Kalabalık caddelerde yalnız kalmayı öğrenen
Vazgeçtikten sonra vazgeçmekten vazgeçen
Vazgeçilmiş beklentiler...

İnsanlığını mesai saatlerinde unutan memurların,
Alık alık baktığı suratına!
Keşke beni unutan da baksa demeden
Arkadaş oldu bu şehir seninle.
Bırak, senin kokunu toprağın kahvesine yağsın
Sokaklar sen koksun! Adın koksun
Ağla ki, ümitlerin aksın!
Dayan ki, yaşayabilesin.
Ne denli aşkını büyütsen de haklı duygularında
Sorma ki, anlayasın!
İşte hepsi basit ve gereksiz
Sevdiğinin çıldırmış mantığında.

Senden İbaret

Beklenenlere...

Çokluk anlamını yitirdi bende
Nesneler sadece senden ibaret
Birbirinden farklı bunca bedende
Yaşayan sadece senden ibaret

Hüzünlü duruşun o masum halin
Gözümün önünden gitmez hayalin
Baktım şu dünyada var mı emsalin
Gördüğüm sadece senden ibaret

Güz gelince yeller eser savurur
Yapraklar dökülür yerlere vurur
Gidişin gönlümü yakar kavurur
Ateş ki sadece senden ibaret

Ayrı düştük ama unutamadım
Anlattım gönlümü avutamadım
Ben seni kalbimden hiç atamadım
Ömrüm ki sadece senden ibaret.

İnanmak İstiyorum...

Bir el mi itti
Yoksa kendim mi düştüm bilemiyorum
Ama
Karanlık dehlizlerden çıkıp
Ay ışığında yürümenin özlemini çekiyorum

Ne varmak istediğim bir yer
Ne kalmak istediğim bir mekan var
Neyin hasretini çektiğimi
Neye özlem biriktirdiğimi bilemiyorum

Hayali şehirler kuruyorum kendimce
Hayali insanlar
Pazarlar, hanlar, hamamlar, saraylar...
Lakin
Kendi kurduğum bu dünyada
Baş köşeye koyduğum
Boş bir koltuğu dolduramıyorum

Çok mutlu olduğumu hissediyorum bazen
Güllük gülistanlık bir gün
Etrafımda insanlar
Güler yüzlü, samimi, inandırıcı...
Bir şeyler var beni bu dünyanın içine çeken
Sevdiğim
Hayalini bile
Düşlerde arıyorum

Şimdilerde artık daha sıkılgan
Daha içine kapanık biriyim
Kalabalıklarda yalnız dolaşmaktan
Özgürlüğü gecenin karanlığında bulup
Uykusuz sabahlamaktan
Sıkılıyorum

Birilerini dikkate alarak
Kim ne der diye düşünmek
Hesaplı yaşamak
İncinmekten korkarak
Sevmeyi, güvenmeyi bir tarafa bırakmak
İstemiyorum

Şimdi daha iyi anlıyorum
İnsan
En çok değer verdiği konuda yanılırmış
Ama her şeye rağmen
Yine de inanmak ve hata yapmak istiyorum.

Gidiyorum

hüzün dolu günlerimi
volkan kadar sıcak yüreğimi
ve sana olan ümitlerimi bırakıp
gidiyorum

seni ilk gördüğümde yanmıştı yüreğim
ilk bakış, ilk yanış ve suskun dilimde ilk sözcüktü
aşkım!!!
yüreğimde yaşayamadığım duyguların kıvılcımları
gözlerimde serap görmüş bir insanın sevinci vardı
yeniden yeşerttim umut çiçeklerini
gerçekleşeceğine inandığım bir hayale kapıldım
rüya ikliminde baharı yaşamanın mutluluğuna vardım
tek mevsime indirdim yılları
gönlümde açan çiçeklerin güz mevsiminde solmasını ve kış mevsiminde yasa bürünmesini istemedim

bekledim
hep bir gün bir merhabayla kavuşacağımızı umut ettim
özlem oldun hasret oldun yüreğimde
geceler boyu sessizlikle kaynaşıp seni sensizlikle paylaştım
ve ardına sığındığım karanlık gecelerde ne hüzünler yaşadım

geçen zaman kar yağdırdı gönül bahçeme
çaresizliğin tükenmişliğin doruklarında yalnızken
"sensizlik ve sensiz yaşamak" zor geldi bana

gün batımı solan ümitlerimi her sabah yeşertmeyi
ve her günün akşamında sensizliğe isyan etmeyi
hüzün dolu günlerimi
her şeye rağmen volkan kadar sıcak yüreğimi
ve sana olan ümitlerimi bırakıp
gidiyorum...
 
Bugün 17 ziyaretçi (66 klik) kişi burdaydı!
~ Google PageRank Checker Powered by  MyPagerank.Net
2011 Telif Hakkı Tevfikcan Çifçi
Yahoo|TevfikcanÇifçiTwitter|TevfikcanÇifçiMyspace|TevfikcanÇifçiMsn|TevfikcanÇifçiFriendFeed|TevfikcanÇifçiFacebook|TevfikcanÇifçi CanOffical
 

KosanKirpi Link Takas KosanKirpi Link Takas KosanKirpi Link Takas KosanKirpi Link Takas KosanKirpi Link Takas KosanKirpi Link Takas KosanKirpi Link Takas

 
İstatistikler : Bugün: 17 ~ Klik : 66 ~ Ip Adresiniz: 18.219.184.246

.


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol